SON DAKİKA
Hava Durumu

#Hastane

SES15 - Hastane haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Hastane haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

819 Kişinin Ölümüne Yol Açan KKKA Hastalığıyla İlgili Bilinmesi Gerekenler Haber

819 Kişinin Ölümüne Yol Açan KKKA Hastalığıyla İlgili Bilinmesi Gerekenler

Türkiye'de 2002 yılından itibaren Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığı nedeniyle 17 bin 132 vaka görüldü, bunlardan 819'u hayatını kaybetti. Bahar aylarının gelmesi ve ani sıcaklık artışları nedeniyle KKKA hastalığını bulaştıran keneler, Sivas, Amasya, Tokat, Erzincan, Giresun ve Yozgat başta olmak üzere birçok ilde görülmeye başladı. KKKA virüsü nedeniyle bu ay Sivas'ta tedavi gören 3 kişi, Sivas'ın Koyulhisar ilçesinde bir bebek, Tokat'ta tedavi gören bir bebek hayatını kaybetti. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Seyit Ali Büyüktuna, KKKA hastalığı ve hastalığı bulaştıran kenelerle ilgili merak edilen konuları 10 soruda yanıtladı. KKKA hastalığı nedir ve insanlara nasıl bulaşır? KKKA sıklıkla keneler aracılığıyla insanlara bulaşan, bazı olgularda ölümle seyredebilen önemli bir enfeksiyon hastalığıdır. Bu hastalık genellikle ilkbahar ve yaz aylarında ortaya çıkmakta, özellikle kırsal bölgelerde yaşayan, hayvancılıkla uğraşan insanlarda görülebilmektedir. Hastalık genellikle kenelerin ısırması yoluyla bulaşır. Enfekte doymuş keneleri çıkartırken kenenin bağırsak içeriğinin ciltle temas etmesiyle bulaşabilir. Hasta hayvanların kanı veya vücut sıvılarıyla temas sonrası ortaya çıkabilir. Hastalığa yakalananların kan veya vücut sıvılarına sağlık çalışanlarının temasıyla da bulaş söz konusu olabiliyor. Bu virüsü taşıyan keneler hangileridir, genellikle hangi bölgelerde bulunur, farklı bölgelere yayılma riski var mı? Dünya genelinde 900 civarında kene türü var. Bunlardan 700'ü sert, 200'ü yumuşak keneler. Bunların çok azı insanlarda KKKA hastalığına neden olabiliyor. KKKA hastalığı açısından en riskli olan tür "Hyalomma" cinsi dediğimiz keneler. Coğrafi dağılımına baktığımız zaman yine bu kenelerin gezindiği ortamlarda bu hastalığı daha fazla görüyoruz. Türkiye'de vakalar özellikle İç Anadolu'da Kelkit Vadisi dediğimiz alanda, Orta Karadeniz ve Doğu Anadolu'da yoğunlaşmakta. Yayılma potansiyeli olarak değerlendirdiğimiz zaman bir iklim değişikliği söz konusu. İklim değişikliği ve artan hayvan hareketliliği dolayısıyla kenelerin daha önce görülmediği bölgelere yayılmasına neden olabiliyor. Bu da KKKA hastalığının farklı bölgelerde ortaya çıkma riskini artırıyor. Doğa turizmi ve yaylacılık faaliyetleri de risk oluşturmakta. Saman balyalarının başka bölgelere taşınması esnasında da keneler başka bölgelere taşınabilmekte. Enfeksiyon hastalıklarıyla benzer belirtiler yanıltabiliyor Virüs insan vücudunda nasıl bir etki yaratır, belirtileri nelerdir, temas veya kene tutunmasından sonra ne kadar sürede hastalık belirtileri ortaya çıkar? KKKA hastalığının başlangıç belirtileri birçok enfeksiyon hastalığıyla benzerlik gösteriyor. Zaten en çok yanıldığımız nokta bu kısım. Özellikle çoğu hastada ilk belirtiler arasında halsizlik, üşüme, titreme, yaygın vücut ağrısı, iştahsızlık, baş ağrısı, kas ve eklem ağrıları söz konusu olabiliyor. Bu bulgular birçok viral enfeksiyonun başlangıç bulgularıyla benzeşiyor. Gribal ve burucella enfeksiyonunda ilk akla gelen benzer bulgulara sahip. Hastalık kene tutunmasından yaklaşık 1-3 gün içerisinde 10 güne kadar da uzayabiliyor bu süreç ve hastalık semptomları başlayabiliyor. Bazı hastalarda bulantı, kusma, ishal eşlik edebiliyor. Yine hastalığı ağır geçiren ve viral yükü fazla olan kişilerde ise yüzde 10-15'lik bir gruptur bu kanama bulgularıyla karşımıza çıkabiliyor. Bu kanamalar sıklıkla ağız içi, diş eti, burun kanaması, mide bağırsak kanaması özellikle ölümcül beyin kanamaları şeklinde de kendini gösterebiliyor. Kene en çok hangi bölgelere tutunur, vücuda yapışırsa nasıl çıkarılmalı, sağlık kuruluşuna gitmek şart mı, şüpheli bir durumda nereye başvurmalı, ne yapmalı? Bize veya acillere başvuran hastalarda kene tutunmalarında çoğunlukla gördüğümüz genellikle kulak arkası, koltuk altları, kasıklar ve diz arkası gibi alanlar. Bunun dışında cilde ilk temas ettiği bacaklarda, kollarda, bazı hastalarımızda saçlı deride de keneleri görebiliyoruz. Kene tutunduğunda bizim istediğimiz hiç vakit kaybetmeden kenenin vücuttan çıkartılması. Çıplak elle keneye asla dokunmayacağız. Bunu bezle, naylonla, poşet ya da eldiven gibi keneyi tutacak bir aparatla vücuda tutunduğu en yakın yerinden tek hamlede çıkartmak önemli bir yaklaşım. Keneyi çıkarttığımız zaman doğaya geri göndermeyeceğiz, alkol içeren ağzı kapalı kutulara atılarak yok edilmeli. Kene tutunan bir kişi kendi çıkartamıyorsa en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalı. Kene en kısa sürede vücuttan uzaklaştırılmalı. Tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar ile doğada vakit geçirenler bu virüs açısından daha mı risk altında? Tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar genel anlamda daha çok risk altında. Yaptığımız çalışmalar ve aldığımız hasta analizlerinde en sık gördüğümüz hastalık grubu tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar. Hayvan barınaklarında, tarlada, ormanda çalışanlarda kene bulaşma riski artıyor. Mezbaha çalışanları, avcılar, doğa sporu yapanlar en yüksek risk grubunu oluşturuyor. "Kenesavarlarla yüzde 100 koruyuculuk mümkün değil" Kenelerden korunmak için hangi önlemler alınmalıdır? Beyaz giymek, yere açık renk bir şeyler sermek, pantolonun paçalarını çorapların içine almak ve eve dönüşte vücutta kene kontrolü yapmak yeterli mi? "Kenesavar" diye tabir edilen vücut spreyleri kenelerden korunmada etkili mi? Keneler sivrisinekler gibi insanları ısırıp kaçmıyor, karnını doyurmak için kan emmeye devam ediyor. Gerek insanlarda, gerekse hayvanlardaki süreci bu şekilde doyana kadar vücutta kalıyor. Kenelerden korunmak için en ideali kırsal alanlara gitmemek ama bu mümkün değil. Eğer gidilecekse kenelerin kolaylıkla fark edilebilecekleri açık renkli elbiseler giymekte fayda var. Pantolon paçaları çorabın içerisine sokulmalı. Keneler uçan, zıplayan hayvanlar değiller, tırmanarak hareket ediyorlar. Dolayısıyla ilk bulduğu deri alandan vücut içerisine dağılıyorlar. İnsanlara kene yapışmasını etkili bir şekilde önleyecek kimyasal maddelerle, kenesavarlarla yüzde 100 koruyuculuk mümkün değil. KKKA'nın kesin bir tedavisi var mı? Hangi tedavi yöntemleri uygulanıyor? Tedavide başarı oranı nedir? KKKA hastalığı kesin tedavisi olan bir hastalık değil, şu ana kadar etkin bir tedavisi, ya da onaylanmış bir ilacı mevcut değil. Yatan hastalarda destek tedavisi adını verdiğimiz tedaviyi uyguluyoruz. Sıvı elektrolik tedavisi, eksik olan sıvıların yerine konulması. Günlük olarak kan tablosunu takip ediyoruz ve gereken kan desteğini yapıyoruz. Organ fonksiyonlarını takip ediyoruz ve komplikasyonlarını yönetmeye çalışıyoruz. Türkiye'de maalesef olguların yüzde 5'i hastalıktan dolayı kaybediliyor. Bu oran dünyadaki ölüm oranlarına göre oldukça düşük. Dünyada yapılan çalışmalarda, literatürlerde yüzde 10 ile 40 arasında mortalite oranı söyleniyor. Bu açıdan bir tık daha iyiyiz ama hastalığın etkin bir tedavisi yok. Aşı ve ilaç çalışmaları hakkında bilgi verir misiniz? Yeni ilaç adaylarının çalışmaları devam ediyor, tedavi için Dünya Sağlık Örgütü tarafından onaylı bir aşı yok. Bulgaristan'da 1974 yılında geliştirilen KKKA aşısı var ancak uluslararası düzeyde onaylanmamış bir aşı. Ülkemizde aşı çalışmaları var. Hayvan modellerinde umut verici sonuçlar elde edilmiş ama insan çalışmaları henüz tamamlanmadı. "Cenaze defini sırasında koruyucu önlemleri almakta fayda var." KKKA virüsü bulaşıcı mıdır, ne gibi tedbirler alınmalı? Cenazede maske takmak doğru mu? Cenaze nasıl defnedilmeli? KKKA, Dünya Sağlık Örgütü tarafından öncelikli hastalıklar listesine alındı. Bunun önemli nedenlerinden birisi bulaşıcı olması. Özellikle viremik dediğimiz kanda virüs yükünün çok olduğu hastalarda doğrudan kan ya da vücut sıvılarıyla bulaş söz konusu olabiliyor. Özellikle hasta bakımında koruyucu ekipmanlar kullanıyoruz. KKKA hastası öldüğü zaman birtakım önlemler alınması gerekiyor. Bu nedenle cenazelerin hazırlanma işlemlerinin hastanelerde olması gerekiyor. Cenazenin taşınması ve defin sırasında ise koruyucu önlemleri almakta fayda var. Tabutun açılmasına müsaade edilmemesi gerekiyor ve mezarın derinliğinin de en az 2 metre olacak şekilde ayarlanması gerekiyor. 2002'den beri 819 kişi hayatını kaybetti Bugüne kadar kaç kişi KKKA tedavisi gördü ve kaç kişi hayatını kaybetti? Dünyada her yıl ortalama 10 bin ile 15 bin arasında insan KKKA hastalığı enfeksiyonuna yakalanıyor. Bununla birlikte vakaların büyük bir kısmı da Covid-19'da olduğu gibi hafif bulgularla seyredebiliyor. Başka ülkelerde yetersiz veri paylaşımı nedeniyle genel rakamlar kayıtlara yansımıyor. Türkiye'de 2002 yılından beri KKKA hastalığına rastlanmakta. 2002 ve 2024 yılları arasında Sağlık Bakanlığı verisine göre, 17 bin 132 vaka görülmüş ve bunlardan 819'u maalesef hayatını kaybetmiştir. Bu yüzde 5'lik bir orana tekabül ediyor. Dünyadaki ölüm oranına baktığımız zaman ülkemizdeki ölüm oranı kısmi olarak düşük gözüküyor. Bu yıl hastanemizde ilk olgu nisan ayında görüldü. Nisan ayından beri 21 KKKA hastamızın takip ve tedavisi yapıldı. Şu an servisimizde 6 hasta yatıyor, 1 hastamızda yoğun bakım ünitesinde yatıyor. Bunlar erişkin hastalar. Çocuk hastalara bakarsak çocuk bölümünde 5 hasta takibi yapılmış ve bunlardan 3'ü hala yatıyor. Şu ana kadar yatırdığımız hastalardan 3'ü hayatını kaybetti.

Meme Kanseri Riskine Karşı "Angelina Jolie Önlemi" Haber

Meme Kanseri Riskine Karşı "Angelina Jolie Önlemi"

Erzurum'da yaşayan 2 çocuk annesi 38 yaşındaki çağrı merkezi çalışanı Karslı Yeter Topkaya Tağı'nın ablasına 5 yıl önce ileri evre meme kanseri teşhisi konuldu. Bu hastalığın kendisinde de çıkmasından endişe eden Tağı, ablasının kaderini yaşamamak ve şüphesinden kurtulmak için Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Müfide Nuran Akçay'a başvurdu. Hastanedeki genetik test sonucu pozitif çıkınca Akçay ve ekibince yapılan başarılı ameliyatla "Angelina Jolie" gibi memeleri alınan Tağı, hem kanser olma ihtimalini en aza indirdi hem de şüpheyle yaşamaktan kurtuldu. Meme ve endokrin cerrahı Prof. Dr. Akçay, AA muhabirine, meme kanserlerinin yüzde 5 ila 10'unun genetik olarak aileden geçtiğini söyledi. Hastanelerinde genetik testlerin güvenle yapıldığını belirten Akçay, "Hastamızın test sonucu birkaç ay içinde pozitif geldi, bu durum hastamızda meme kanserine yakalanma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyordu." dedi. Akçay, annesi meme kanseri olan Amerikalı yıldız Angelina Jolie'nin de genetik mutasyon çıkınca memelerini aldırıp kansere yakalanma ihtimalini en aza indirdiğini ve tüm kadınlara rehberlik ettiğini anımsattı. - "Bu operasyon, hastamızın meme kanseri olma riskini yüzde 95 azalttı" Plastik cerrahi kliniğiyle yaptıkları operasyonda hastanın iki memesini alıp yerine protez silikon meme yerleştirdiklerini anlatan Akçay, "Bu operasyon, hastamızın meme kanseri olma riskini yüzde 95 azalttı. Dünyada en iyi risk azaltan yöntem budur. Tıptaki adı 'bilateral mastektomi'dir. İki memeyi aldık, hastamızın kanser riski azaldı, ameliyat güzel geçti. Zaman zaman kontrole gelecek." diye konuştu. Akçay, bu ameliyatın kemoterapi, radyoterapi ve hormon gibi uzun tedavi süreci gerektirmeden çok avantaj sağladığını vurguladı. - Ablasının kaderini yaşamayacak Hastanın genetik testi yaptırmayıp ameliyat da olmaması durumunda sürekli kanser şüphesiyle yaşayacağını dile getiren Akçay, "Genetik test yaptırıp ameliyat olunca bu endişeler ortadan kalktı. Hastamız şimdi eşiyle, çocuklarıyla daha rahat hayat sürecek ve ablasının kaderini yaşamayacak." ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Akçay, ailesinde meme kanseri olanların genetik analiz testi yaptırmasını belirterek, sonucu pozitif çıkanların ise memelerini aldırıp kanser riskini en aza indirebileceklerini kaydetti ve 2022 verilerine göre dünyada her yıl 2 milyon kadına, Türkiye'de ise 17 ila 25 bin kadına meme kanseri tanısı konulduğuna dikkati çekti. Her kadına 40 yaşından itibaren mutlaka yılda bir mamografi öneren Akçay, kadınların geç yaşta doğum yapması, şişmanlık, sigara kullanımı, çok yağlı gıdalarla beslenme, hareketsizlik, hormon ilaçları ve doğum kontrol hapları, menopoz sonrası kadınlık hormonu içeren ilaçların fazla kullanılmasının kanser nedenleri arasında olduğunu dile getirdi. - "Hasta ve yakınları için kanser çok zor süreç" Yeter Topkaya Tağı da ablasının sürekli yanında olduğunu belirterek, "Hasta ve yakınları için kanser çok zor süreç. Ablamda çok geç fark edildiği için kanser vücuduna yayılmıştı, o süreç ablam için çok zordu. Kemoterapi aldıktan sonra ablamın tek göğsü alındı ve tedavi süreci devam ediyor. 'Bu süreci yaşamamalıyım' diye düşündüm." dedi. Test sonucu pozitif çıkınca ameliyata karar verdiğini söyleyen Tağı, Angelina Jolie'nin de kanser riskini en aza indirmek için memelerini aldırdığını anımsatarak, "Moral ve psikolojik olarak çok iyiyim çünkü ameliyata karar verme süreci çok zordu, 'ameliyat olmayıp kansere yakalanırsam' gibi endişem vardı ama şimdi ameliyat sonrası o süreci tamamen atlatmış ve sağlığıma kavuşmuş gibiyim." şeklinde konuştu.

112 Çalışanına En Anlamlı Hediye Hemşire Eşinin Böbreği Oldu Haber

112 Çalışanına En Anlamlı Hediye Hemşire Eşinin Böbreği Oldu

Kentte yaşayan 50 yaşındaki Rahmi Ermin, ortaokula giderken sağ böbreğinden ameliyat oldu. Zamanla iki böbreğinde de taş tespit edilen Ermin'in geçirdiği birçok operasyondan sonra kronik böbrek rahatsızlığı başladı. Sağlık alanında eğitim alarak, Antalya İl Sağlık Müdürlüğü 112 Acil Sağlık Hizmetlerinde görev yapan Ermin, böbrek ağrılarına rağmen acil vakaları hastaneye yetiştirmek için zamanla yarıştı. Ermin'in son bir yılda durumu ağırlaşınca doktorlar diyalize girmesini ya da nakil olmasını önerdi. Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görev yapan eşi hemşire 44 yaşındaki Raziye Ermin, kocasının bir an önce sağlığına kavuşması için böbreğini vermek istedi. Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde yapılan tetkiklerde, dokular uyumlu çıkınca Organ Nakli Merkezi Müdürü Prof. Dr. Bülent Aydınlı başkanlığındaki ekip tarafından nakil gerçekleştirildi. Hastanede aynı odada tedavileri süren Ermin çifti, sevinç gözyaşı dökerek yeni yılda daha çok organ bağışı yapılması çağrısında bulundu. - "Eşim bana canından bir parça verdi" Üç çocuk babası Ermin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 35 yıldır böbreklerinde sorun yaşadığını, son yıllarda şikayetlerinin arttığını dile getirdi. Açık ameliyatların yanı sıra lazerle taş kırma operasyonlarının uygulandığını aktaran Ermin, şunları kaydetti: "Eşim, organ bağışı sırasına yazılarak beklememi istemedi. Doktorlarımız harika insanlar, işlemleri hızlandırdılar, nakil olduk. Evlenirken 'hastalıkta sağlıkta' diyoruz. İnsanların eşlerine aldığı hediyeler para, pul, verdiği organ bunlar değişebiliyor. 25 yıldır gittiğim tüm acil vakalarda ilk müdahaleyi yapıp, hastaları en hızlı şekilde hastaneye yetiştirdim. 1 dakika çok önemliydi. Eşim de Hızır gibi yetişti, bana canından bir parça verdi. Böbreğini paylaşması, en anlamlı hediyeydi. Ben ne alsam onun yanında az kalır." Ermin, hayatı paylaşmanın önemine işaret ederek, insanların sevdiklerini yaşatmak için mücadele etmesi gerektiğini söyledi. - "Herkesin organ bağışı yapmasını diliyorum" Raziye Ermin de eşinin evlenmeden önce böbrek hastası olduğunu bildiğini ve evlendikten sonra rutin kontrolleri aksatmadıklarını vurguladı. Son bir yılda eşinin hastalığının çok ilerlediğini anlatan Ermin, şöyle konuştu: "Eşimin vücudu çok şişmişti, tereddüt etmeden böbreğimi vermek istedim. Hastane ekibi destek oldu. Çok şükür ikimiz de iyiyiz. Bu süreci baştan sona yaşayan biri olarak yeni yıldan tek dileğim herkesin organ bağışında bulunması. Ben kalan organlarımı da bağışlamak istiyorum. Ailemle sağlıklı, huzurlu bir ömür yaşamak istiyorum. Sağlık yoksa hiçbir şeyin anlamı yok. Eşimin gözlerinin içi gülüyor, benden daha hızlı yürüyor. Onu sağlıklı görmek beni mutlu ediyor." Merkezin Müdürü Prof. Dr. Aydınlı ise insanların sevdiklerine verebilecekleri en anlamlı hediyenin organ bağışı olduğunu belirtti. AA

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.